ZAMAN puslu bir nehir gibi akıyor
içinden. Kıyılarını bilmiyorsun. Nerede başladığını bilmiyorsun.
Nerede bittiğini bilmiyorsun. Hangi yöne aktığını bilmiyorsun
nehrin. Sadece akıyor, sadece akıyor. Çağıltısını duyuyorsun
sadece. Yatağına kırgın gibi; bazen taşıyor, bazen duruluyor,
bazen çekiliyor. Kimse kenarında kalmıyor bu nehrin; seni de içine
çekiyor, sevdiklerini göğsüne alıyor, sevdalarını sürükleyip uzak
denizlere döküyor.
İçine kıvrılıyor gibi zaman. Göğsüne sokulup aşklarına dokunuyor,
acılarını dokuyor. Aklında hesapları yarım bırakıyor, kalbinde
yaralar açıyor, tenini dağlıyor. Hüsran içinde hüsran büyütüyor.
Hayâl köprülerinin altından geçiyor. Taştan hatıralarını okşuyor.
Kıvrım kıvrım içinden akıyor. Sana dokunuyor zaman. Seninle
tükeniyor.
İçinde kıvranıyor zaman. Seninle tükeniyor. Yağmur sularına
hasret kumlar gibi kuruyor, eriyor. Bozuk saatlere aldanıyor.
Şarkı sözlerine dolanıyor. Hülyâların göğsüne kanıyor. Yalancı
şafaklarla oyalanıyor. Akşamları göllerde dinleniyor. Öğle vakitleri
koşturuyor. Şehirlerin telaşında eriyor. Anlamsız duvarlara gölge
olup sokuluyor. Düşen yaprakla sırdaş olup dertleniyor. İçinde
ağlıyor zaman. İçinde kıvranıyor.
İşte sabah. Lâl dudaklı bir sevgili zaman. Alnından öpüyor her
şafak. Gözlerini açtığın yerde buluyorsun kendini. İşte bir kez
daha varsın. Var edilmişsin. Uykunun çatlaklarından sızıyor gibi
nehir. Elinden tutuyor; taze bir güne yolcu ediyor seni Sevgili.
Kendini unuttuğun yerde yeniden hatırlanıyorsun. Kendini
unutturduğun demde yeniden insan oluyorsun. Uyanıyorsun.
Uyanıyorsun. Göz kapaklarını açmaktan fazlasını yapıyorsun.
Anla ki sen kendine ait değilsin. Bir göz kapağının ardında
yitebilirsin. Gecenin koynunda sevdiklerinden kopabilirsin. Zaman
nehri ayırabilir teni tenden, canı bedenden. Pek zayıfsın. Pek
kolay inciniyorsun. Seni yaralayan ne çok şey var. Kanadı kırık
kuşlar önce senin kanadını kırıyor. Hüznün için bin bir bahane var.
Uçurumlar önce seni yutuyor; hep dağların ardına savruluyorsun.
Kerem seni arıyor, aslı sana özeniyor. Leylâ çölde seni arıyor;
Mecnûn sana ağlıyor. Zaman seni senden alıyor. Sürekli uçurumlar
açıyor göğsüne. Yangınlar sunuyor göğsüne. Dağlar dağlardan
uzaklaşıyor. Kalplerden kalplere çöller büyüyor.
Elin bir şeye yetişmiyor; parmaklarının arasından dökülüyor an.
Ömrün sevdalarına yetmiyor; batan şeyleri sevmiyorsun,
sevemiyorsun. Sabrın kıl kadar; günü akşam edemiyor, akşamı
sabaha yetiştirmiyor.
Vakit sabah. Gün seni bekliyor. Yüklerin ağırlaşacak. Belin
bükülecek. Dünya seni çağırıyor. Ömrün azalacak. Zaman tenini
yoklayacak. Ruhun sıkılacak. Şimdi, şu halde, elini eline veren,
güneşi sana gönderen, yağmurları alnına değdiren sonsuz kudret
sahibine hâlini arz etmeyecek misin? Şimdi şu halde, en ince
dertlerini bilen, belli belirsiz fısıltılarını işiten, içinin de içini bilen
sonsuz rahmet sahibinin huzuruna varıp içini dökmeyecek
misin?
Bak seni bekliyor sevgilin. Yangınını ona sunsan, bütün yangınlar
söner, ayrılıklara yol bulunur. Gözlerini ona aç, bir de onunla yan.
Alnına serinliğini dokundur. Yaralarını onun yanında kanat.
Onunla ağla. Ağla ki göz yaşlarına tek tanık olsun. Sevdalarını
onun başucuna topla. Aşklarını çoğalt alnında. Ağla.
Kanayan kalbinden sızılar vursun yüzüne. Ellerin sevgilinin yüzüne
koşsun. Dağ dağa kavuşsun. Çöller çöllerde kurusun. Yüzler
yüzlere baksın. Sular sularda boğulsun. Yüzün sevdiğinin yüzünde
kalsın. Ağla. Ağla ki zaman sana kalsın. Zaman içinde kıvrım
kıvrım yol olsun. Sonsuzluğa uzansın. Ağla..
Sevgiline koş. Gecenin örtüsü dağılsın. Şafağın saçları çözülsün.
Gönlünü rüzgâr alsın. Bütün küsmeler küsüşsün, yalnız kalsın.
Kavga kavgaya tutuşsun; kalbinden vurulsun. Hüzün hüzne
bölünsün; azalsın, sıfırlansın. Ağla. Ağla ki gurbet gurbeti gurbete
göndersin. Ağla ki gözünün yaşı ırmağa karışsın.
İşte sabah. Zamanın nehri göğsüne sokuluyor. Anlamını sende
arıyor. Yüzünü yüzünün ayinesinde seyrediyor. Alnına Rabbin
ışıklar dokunduruyor. İşte seccaden. Alnını öpmeye geliyor.
Secdeler seni uçurumlardan uçuruyor, Sevgili’nin diyarına
taşıyor.
Lâl dudaklı bir sevgili yolunu gözlüyor. Zaman seni sensiz kılıyor.
Namaz seni sen kılıyor. Namaz insanı insan kılıyor. “Namaz insanı
kılıyor.”