Asıl ve En Sevilene... En Sevgiliye
  Sana geldim...
 

 Ya Rab!..
 
 Kapına geldim, ölümle geldim… Eli boş, kalbi kara, yüzü kara geldim.
 
 Dünya avuttu beni, oyaladı, eğlendirdi. Türlü ziynetiyle kendine çekti. Ben de daldım ona, unuttum seni, unuttum kendimi, unuttum öleceğimi…
 
 Ama bak şimdi ölüm geldi, buldu beni…
 
 Kimse etmedi bana, kendimin ettiğini… Ben kimseyi değil, ancak kendimi kandırdım. Şeytana uydum, nefsime kandım.
“Ebedî yaşayacaksın!..”
diye kendimi inandırdım. Yarına dâir ne planlar yaptım, ne hülyalara daldım.
 
 Ancak bir akşam, güneş kızıl eteklerini daha toplamamıştı ki, çalındı kapım…
 
 Oysa daha yapacak ne çok işim vardı, tadacak ne kadar lezzet, gezecek ne çok yer, toplayacak ne kadar güzellik vardı.
 
 Elimde neler vardı, neler… Ama hiçbiri yetmezdi. Gözüm hep başkalarınınkine kayar dururdu.
 
 Lâkin gözüm şimdi kendi yaptıklarına sâbitlendi.
 
 Meğer ne kadar az iyilik yapmışım, ne kadar da az başkalarını düşünmüşüm. Hayatımı ne kadar da gafletle geçirmişim. Gençliğimi, zindeliğimi, gücümü, kuvvetimi, aklımı, zekâmı ne kadar da boş yere heder etmişim.
 
 Artık nâfile… Geçen geçiyor, giden dönmüyor.
 
 Pişman olasım geliyor, ama artık o da nâfile… Ölüm geldi, hayat bitti. Son perde indi ve gerçek hayat başladı. Benim yazdığım, kurgusunu yaptığım, sahneye koyduğum ve şimdi izleyeceğim hayat!..
 
 
“Keşke”
si olmayan, gizlisi olmayan, dönüşü olmayan, müsveddesi olmayan hayat!..
 
 Kapına geldim, ölümle geldim… Öldüm de geldim. Eli boş, kalbi kara, yüzü kara geldim.
 
 Affına geldim, lütfuna geldim, sana geldim;
 
 

 
  Bugün 4 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı! Web Design By Şerife Çakır 2008  
 
tracker Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol