Asıl ve En Sevilene... En Sevgiliye
  TASAVVUF RİSALESİ HAKKINDA
 








Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede:

قَدْ اَفْلَحَ مَنْ زَكّيهَا

“Şüphesiz nefsini temizleyen kurtulmuştur.”  (Şems; 9)

Buyurmaktadır.

Tasavvuf; nefsi temizlemenin ve kurtuluşa ermenin yolunu öğreten bir ilimdir.

Biz bu kitapta; Allah-u Zülcelal’in yolunda yürümek isteyen ve O’nun rızasını kazanmaya çalışan kardeşlerimize, bu amaçlarında kendilerine gerçekten yardımcı olabilecek tasavvuf ilmini, ayet-i kerimeler ve hadis-i şeriflerden deliller getirerek anlatmaya çalıştık.

Bizim amacımız; bilmediklerinden dolayı, art niyetli insanların sözlerine aldandıkları için, tasavvufa karşı çıkan, hatta kötüleyen insanlara, tasavvufun İslam dinini yaşamak için ne kadar gerekli olduğunu anlatmaya çalışmaktır.

İnanıyoruz ki, katı bir inat ile değil de vicdanlı bir şekilde kitabımızı okuyan bu insanlar, anlatmış olduğumuz konulara, ayet ve hadislerden getirdiğimiz delillere, samimi bir kalp ile baktıklarında, yanlışlıklarını düzelteceklerdir.

İnatçı insanlara gelince, onlar için yapabileceğimiz bir şey yoktur. Çünkü, inatçı insanın önüne Kur’an’ı da koysanız, o inatlarından vazgeçmedikleri müddetçe bir şey değişmeyecektir.

Kitabımızda, Tasavvuf ilmini; tasavvufun lüzumu, maksadı, mürşid, mürşid-i kamile intisabın gerekliliği, bey’at, tövbe, zikir, rabıta, tevessül, teberrük gibi konu başlıkları altında, ayet ve hadislerle anlattık.

Tasavvuf; İslam Dini'nin getirdiği hükümlerin, zahiri ve bâtınî yönleriyle birlikte, ruhsatlardan faydalanmaksızın, azimet ve takva üzere tatbik edilmesidir.

Hakikat boyutuyla ise tasavvuf; Allah-u Zülcelal'in istediği, mümin sıfatlarına bürünmek ve Allah-u Zülcelal'in azim bir ahlak ile ahlaklandırdığı, Peygamber -sav- Efendimizin ahlakı ile ahlaklanmaya çalışmaktır.

Bir çok insanın zihnini meşgul eden “Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in  zamanında Tasavvuf var mıydı?” Sorusuna şöyle cevap veriyoruz:

Peygamber Efendimiz’in -sav- Sahabe-i Kiram’ı her yönden yetiştirmesi sebebiyle, takva ve vera ehliydiler. Yani, yukarıda tasavvufun tarifini yaparken belirttiğimiz gibi ruhsatlardan faydalanmaksızın ve tüm şüpheli olan şeylerden kaçınarak, azimet ve takva üzere İslam’ın emir ve yasaklarını yaşıyorlardı.

Tasavvufun gaye olarak kendisine belirlediği ihsan halini, bizzat Resullüllah -sav- ile birlikte yaşamaktaydılar. Bu yaşantı biçimini, Ashab-ı Kiram’dan sonra gelen Tabin, onları örnek alarak yaşamış ve onlardan sonra gelen insanlar da tâbiini örnek alarak bu yaşam biçimini hayatlarına tatbik etmeye çalışmışlardır.

Ancak, sonraki dönemlerde, bu manevi duruluk ve samimiyet azalmış ve bazı zatların özel gayret ve içtihatlarıyla bu güne kadar ulaşan tasavvuf ilmi ortaya çıkmıştır.

Halbuki, tasavvuf ilmi bir ilim haline gelmeden önce de kalpten kalbe, ustadan çırağa taşınıyordu. İşte bu şekilde, Hz.Peygamber -sav- Efendimizin manevi mirası, nesilden nesile bu güne kadar ulaştırılmıştır.

Evet, tasavvuf öyle bir ilimdir ki, batıl onun ne ardından gelebilir, ne de önüne geçebilir. O'nun ne önünde, ne de ardında hiç bir eğrilik yoktur. Çünkü tasavvuf, nübüvvet kandilinden alınmış bir nurdur. Nübüvvetin ötesinde ise bizim için alınacak bir nur yoktur.

Tasavvufun kendisine gaye edindiği ihsan, Allah’a, sanki O’nu görüyormuş gibi ibadet etmektir. Zira, kul O’nu görmüyorsa da, O, kulunu görmektedir.

İnsan, ihsan makamını her an yaşamaya çalışmak zorundadır. Buna rağmen, kim tam manası ile ben hayatımın her safhasında, ihsan makamını yaşayabiliyorum diyebilir?

İnsanın manevi durumu, zahiri amellerinin de temelidir. Allah-u Zülcelal’e karşı samimi olabilmek ve ihlaslı bir şekilde ibadet yapabilmek ve ihsana ulaşabilmek kalbin ıslah olmasına bağlıdır.

Başta da söylediğimiz gibi, yazdıklarımızın tümü vicdanlı ve iyi niyetli bir şekilde, gerçekten Allah-u Zülcelal’in rızasını arayan kimselere çok önemli işaretler vermektedir.

Allah-u Zülcelal’in rızasını kazanmayı gerçekten arzu eden, Peygamber Efendimiz’i -sav- gerçekten seven insanlar, bu kitabı okuduktan sonra, iyice düşünür ve tefekkür ederlerse, kendileri için hayırlı olanı seçeceklerdir.

İnatçılar içinse yapılabilecek bir şey yoktur.

Allah-u Zülcelal kendi razı olacağı şekilde, yolunda yürümeyi, Resulünün sünnetine uymayı ve Peygamber Efendimiz’in varisleri olan alim ve salih zatlarla birlikte, onlara uyarak kendi yolunda gitmeyi bizlere nasip etsin, inşallah-u teala. (Amin)

 
  Bugün 2 ziyaretçi (26 klik) kişi burdaydı! Web Design By Şerife Çakır 2008  
 
tracker Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol